Çoğumuz reklam ürünlerinde ekonomik davranmayı, ürünü satın alırken en ucuzunu bulmaya çalışmakla çözdüğümüzü zannederiz. Ama hiç mi merak etmeyiz bu ürün neden yapılmış, ne kadar dayanıklı, ne kadar az çevre kirletiyor. Ya da ne kadar az enerji harcıyor…
Reklam Ürünlerinde Ekonomik Davranmak
Ürün alırken ya da imalatını yaptırırken her zaman fiyat kırdırmak, ucuza yapanını, ucuzunu aramak, oradan kısmak buradan tasarruf etmek, sevkiyatı kırpmak, montajı kendi kendine yapmak, merdiven altında bodrumunda bu işi yapan var mı diye araştırmak milletçe doktrin haline getirdiğimiz bir konu.
Peki, bu ekonomik davranmak mı? Olması mümkün değil. Neden olamayacağını biraz açalım…
Reklam Panolarında Malzeme Kalınlıkları
Hepimizin bildiği üzere reklam ürünleri de bir takım metallerden oluşmuştur. Başlıcası da alüminyum ve plastiktir. Bu malzemelerden metal olanlar doğal olarak oksitlenmektedir. Tıpkı otomobillerde incelediğimiz gibi reklam panolarında da oksitlenmeyi yani çürümeyi önleyecek tedbirler alınıp alınmadığını incelemeliyiz. Ekonomi ile bağlantısını araştıracak olursak, dış cephede sık sık reklam yenilemenin bütçesine yetişmek zordur. Oksitlenmenin aynı zamanda iç aksamı elektrik-elektronik donanımlı reklam panolarında korozyonun aksama zarar vereceği kaçınılmaz bir gerçek. Bu da zaten garantisini zar zor aldığımız elektrik ve elektronik aksamın iş görmez hale gelmesi ve görevini yapamaması demek. Plastikte de kalınlık ve ultraviyoleye dayanıklılığını araştırmalıyız. Çekme akrilik yerine dökmesini, PVC yerine Pet’i, poliproplen ya da policarbon yerine pleksiglass’ı tercih etmeli ve malzeme analizlerini hatta teknik doküman detayını altı kaşeli imzalı şekilde istemeliyiz. Yoksa çocuğumuz gibi emek verdiğimiz işyerlerimiz emaneten duran gelgeç firma görüntüsünden kurtulamayacağı gibi uzun vadede aslında daha pahallıya mal olmuş bir reklam donanımına sahip olacaktır.
Reklam Panolarında Elektrik Donanımı
Yıllarca fluoresant ampullerle ama aydınlandık ama aydınlanamadık. Ya starterlar’ı bozuldu ya da balastları. Bazen bir baktık 3 sene giden sorunsuz fluoresantlar gördük, bazen de 1 yılını doldurmadan “a ömrünü doldurmuş herhalde” diyerek attık. Ama şimdi Led aydınlatma armatürleri var. Enerjiyi verdiğinizde yanıyorsa en az 10 yıl yanacağına eminiz. Fakat bunlarda da ucuzunu aramak yine bütçe sıkışıklığımız sebebi ile mecbur olduğumuz bir konu. Ama ucuzunu ararken lütfen bakalım sugeçirmez mi? Çoklu modüllerde Led aralarındaki direnç ve diyotlarında yalıtımı yapılmış mı? Trafoları yalıtımlı ve korunaklı yerlere monte edilmiş mi? Bağlantı kabloları ve ek yerleri nasıl birleştirilmiş? Satan firma ledlere garanti vermiş mi? Ya da reklam panosunu yapan firma bozulan ledi-trafoyu değiştirmeyi taahhüt ediyor mu? Veya taahhüt etse de bunu yerine getirecek gücü var mı? Tüm bu koşullar oluşmuşsa emin olmalıyız ki fluoresanttan biraz daha pahallıya mal olan Led armatürler aslında, ilk elektrik faturamızda 1/10 oranında düşük tüketimi sayesinde kendi masrafını çıkartmaktadır. Ve en güçlü ekonomik davranış belki de reklampanomuzda ısrarla Led armatür istememizdir.
Kadınlar çantalarında önemli pek çok şey taşır… Önemli ya da önemsiz oluşu da elbette kendilerine göre değişir. Reklamlar da komik, absürd, abartılı derecede saçma olabilir… Yani bir reklam sunduğu ürünün niteliklerini türlü şekilde ortaya koyabilir. Tıpkı bir kadının çantası gibidir zaman zaman reklamlar, içinden pek çok şey çıkabilir. Ve bunlar makyaj malzemesi, mendil, ayna, cüzdan, telefon gibi günlük hayatta faydalı şeyler olsa da oldukça farklı nesneler de hanımların çantalarında bulunabilir. Birinin çantasından kap kacak çıkabilir, bazıları kedi köpek maması taşır, bazıları saç şekillendiricisinin dahi yanında olmasını tercih edebilir ya da atıştırmalık bir şeyler mutlaka bulunabilir…
Reklamlar kadınların çantaları gibidir. Birinde yeni bir kampanya, diğerinde rakiplere birazcık belden altı bir gönderme ile övünülen başarılar, sezonluk indirimler, piyasada biz de varızlar, şuralardayım yanınızdayım, kapınızdayımlar… Bir ürünün söylemek istediği her şeydir reklamlar ve bazı şeyleri de kendine saklaması kadar doğal bir şey yoktur. Yeri geldiğinde çanta açılır ve içinden paylaşılmak, söylenmek istenenler çıkar. Her kadının çantasında taşıdıkları kendince önemlidir. Ancak onun önemsedikleri karşısındakiler açısından tamamen değersiz olabilir. Bu noktada devreye duyular girer. Eğer karşınızdaki için çantanızdan çıkaracağınız malzeme değersiz ise, ona ihtiyaç duymuyorsa, merak etmiyorsa o zaman o nesnenin bulunduğu yerde kalması ve onu merak edecek, ona ihtiyaç duyacak bir kişi ile karşılaşıncaya kadar orada kalması daha doğrudur.
Çanta metaforunu uzatıp gidebilirim ancak bu yazıyı yazma amacım Perwoll reklamlarıydı. Gerçi sadece Perwoll değil, ülkemizde de Ayşe Teyze karakteri ile reklam kampanyalarını sürdüren Ace Çamaşır Suyu da çantadan çıkan deterjanlar ile oldukça ilgi çekiyordu. Perwoll son olarak Beyaz Sihir reklamıyla ekrana geliyor. Bir kadın sahilde beyaz elbisesiyle salına salına yürürken, beyazlar içindeki bir çift de kadının elbisesinin yeni mi eski mi olduğunu tartışıyor. Erkek elbiseyi daha önce de gördüğünü söylerken, kadına göre ise elbise beyazlığından ötürü yeni olmalı. Tartışma uzun sürmüyor ve çiftin yanına yaklaşan kadın, çantasından Beyaz Sihir şişesini çıkararak, elbisenin yeni olmadığını, Perwoll ile yıkandığını açıklıyor. Sahil güzel, kadın güzel, elbise güzel… Her şey güzel de, sahilde sıcakta yürüyen bir kadın o sıcak ortamda çantasında neden o deterjanı taşıyor olabilir? Elbisesinin neden o kadar beyaz olduğunu merak edebilecek birileri her an her yerde karşısına çıkabilir diye mi?